15 Aralık 2016 Perşembe

Gaziantep'te Gelenek ve Görenekler

       Bugün sizlere Gaziantep'in gelenek ve göreneklerini anlatacağım. Bu gelenek ve görenekleri hep birlikte öğrenelim bakalım. 😏 İlk olarak düğün adetlerini öğreneceğiz. Bir Maraşlı olarak komşumuz olan bu ilin gelenek ve göreneklerinin çok farklı olmadığını gördüm. Düğün adeti her ilimizde olduğu gibi Gaziantep'te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Düşündüğümüzde düğün ile birlikte hayatımızda bir çok değişiklik yaşıyoruz. En önemlisi ise ailemizi genişletiyoruz. Bu kadar önemli bir olay elbetteki kutsal sayılmalı. Gazianteplilere gelince, evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket etmişler. Töre ve inançlarla hareket edilen düğün aşamasına nasıl gelindiğine beraber bakalım.

                                               EVLİLİK ADETLERİ

       İlk olarak dünür gezme adeti vardır. Bu  evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmeyi ifade eder. Oğlan ve erkek yeğeni olanlar akrabalardan ya da evlenme yaşında kızı olanlardan haber alınca kıza bakmaya giderler. Haberleri yokmuş gibi davranırlar. Eğer kızı beğenirlerse ikinci kez tekrar görmeye giderler. Beğendiklerinden emin olduktan sonra oğlana kızı gösterirler. Tabi oğlan kızı gizlice görür. Kızda erkeği beğendikten sonra ilk adım erkekler arasında söz alıp verme işi başlar. Bundan sonraki adım tahmin edebileceğiniz gibi nişandır. Antepliler bu adete "beklik takma" demişler. Beklik takma yapılmadan önce erkek tarafının kız tarafından istediği ve erkek tarafının alması gereken giyecekler alınır. Buna da "beklik karartası" ismi verilmiş. Beklik takma kız evinde yapılır. Nişandan sonra yatak biçme, yatak örtüsü, çeyiz ve çeyiz alma adetlerine sıra gelir. Anadolu'nun çoğu yerinde olduğu gibi yakılan kına yakıldığı olaya göre mana taşır. Antep'te düğünden önce oğlana ve kıza kına yakılmasının manası kızın oğlana kurban olması, oğlanın da kıza kurban olmasının arzulanmasıymış. Bir nevi bir ömür birbirlerine bağlı mutlu ömür geçirme dileği. Gösterişli adetlerle şenlenen bir düğünün ardından nikah töreni gerçekleşir. 😍  
                



                 Kına yakmak için kız ve erkek tarafından ayrı ayrı yakılır. Yalnız erkeğe yakılacak olan kına kız tarafında hazır bir şekilde alınır. Kına almaya toplu bir şekilde, türküler, maniler söylenerek gidilir. Kına alındıktan sonra aynı şekilde oğlan tarafına gidilir. Benim gibi sizlerde bu geleneği öğreneceksiniz. Kına yakma ilk önce bir öksüze yakılırmış, çok güzel bir gelenek değil mi sizce de? Sonra damada ve arkadaşlarına yakılır. Kına yakılacak olanların bekar olmaları şartmış. Bu da şu anlama geliyor; ''darısı başına'' Kına gecesinden sonra ''gelince ve düğün günü'' olur. Gelinci, yöreye ait bir kadın düğünüdür. Düğün salonuna, kadınlardan başka kimse giremez. Gelinciğe gelin ve damat beraber gelir. Toplanan kadınlar, çalıp söyler, oynar ve eğlenirler. Düğün günü oğlan tarafında yapılır, köylerde bu gelenek devam etmektedir.




            Gelinciler düğün gününde yer, içer, eğlenirler. Çok güzel ya sanki kadın günü gibi gelsin eğlence 😖 Bundan sonra nikah töreni gerçekleşir, önce imam nikahı kıydırlır. Önceleri camilerde yapılırken, günümüzde evlerde nikah kıydırılır. İmam nikahından sonra resmi nikah kıyılır. Sizlerle birlikte Gaziantep'in gelenek ve göreneklerini öğrendik ve bundan sonra Gaziantep'in yemek kültürüne göz atacağız...





                                                YÖRESEL YEMEKLER 

                   Türkiye'de yemek denildiğinde aklımıza ilk gelen şehirdir Gaziantep. Yemek kültürüyle meşhur olan bu ilimizin inanamayacaksınız belki ama 540 tane yemek çeşidi bulunmaktadır. Bu yemeklerin çoğunluğu Gaziantep'e özgü yemeklerdir, bazı yemekleri de farklı kültürlerden harmanlanmış yemeklerdir. Sizin de aklınıza gelebileceği gibi benim aklıma Türkiye'nin dört bir yanında  meşhur olan ''Gaziantep baklavası'' gelir.  😋😋😋 Gaziantep baklavası ile ayrı bir meşhurdur. Yemeklerinde genellikle Kahramanmaraş'a yakın olarak içli köfte ve lahmacun yaygındır. Kilis kebabı, Alenazik, simit kebabı, kabaklama, sarımsak ve elik tavası, yeni dünya ve elma kebabı meşhurdur. Yemeklerde nane, sarımsak, kırmızı biber ve baharat Kahramanmaraş gibi çok kullanılır. Anladığınız gibi Gaziantep'te baharatlara ayrı bir önem verilmektedir. Şimdi sizlere Gaziantep'in yöresel yemeği olan ''Doğrama'' yemeğinin malzemelerini ve tarifini vereceğim.


                                                      DOĞRAMA

                  Malzemeler:
  • 250 gr kuzu kuşbaşı et
  • 50 gr patlıcan
  • 1/2 çay bardağı yağ
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 200 gr nohut
  • 2 adet orta boy domates 
  • 3 adet yeşil sivri biber
  • 1 adet limon 
  • Kuru nane
  • 3-5 diş sarımsak
                Yapılışı:
            
                    Tencerede yarım çay bardağı yağda kuşbaşı etler kavrulur. Kavrulan etin üzerine diş diş doğranmış kuru soğan ilave edilip, soğanlar ölünceye kadar kavurma işlemine devam edilir.  Bu karışımın içine salça koyulup karıştırılır ve 4 su bardağı su konup kaynamaya bırakılır. Yemek kaynamaya başladığında akşamdan ıslatılmış nohut konur, kısık ateşte et ve  nohut pişene kadar kaynatılır. Yemek piştikten sonra kuşbaşı şeklinde doğranmış patlıcanlar, kabukları soyulmuş domatesler,yeşil biber ve istenilen büyüklükte doğranmış sarımsaklar ilave edilir. Malzemelerin hepsi pişinceye kadar kaynatılır ve pişmeye yakın 1 adet limon suyu sıkılır. Diğer tarafta bir tavada kızdırılmış yağla üzerine kuru nane konur. Bu yağ sıcak yemeğin üzerinde gezdirilir. Yemek servise hazırdır.Kesinlikle denemeliyiz ya muhteşem bir lezzete benziyor.



                               AFİYET OLSUN.... 😋😉


                  
    
          

                  
                              

8 Aralık 2016 Perşembe

Dadaşlar

   Bugün sizlere son olarak Doğu Anadolu bölgemizde bulunan Dadaş memleketi Erzurum'un gelenek ve göreneklerinden bahsedeceğim. Bu gelenekler; cirit,düğün,bar mendil düğümleme, doğumdur.



75 yaşındaki cirit oynayan dedemiz 😖

                                             CİRİT

                 Cirit; takımlar halinde at üzerinde oynanan eski bir Türk savaş oyunudur. At üzerindeki iki takım oyuncularının meşe veya kavak ağacından yapılan yaklaşık 1 metre uzunluğundaki sopaları hareket halindeyken birbirlerine atmalarıyla oynanır. Puanlama hakem heyeti tarafından yapılır. Cirit, tarih boyunca Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar Türk coğrafyasından oynanmıştır. Bu gelenek bugün Erzurum ve çevresinde sürdürülmektedir. Sanki hani olur ya Türk boyları savaş hazırlığında yaparlarmış Turan taktiği gibi çok heyecanlı ve eğlencelidir.



                                                           DÜĞÜN

                    Davullu zurnalı köy düğünü Anadolu'nun her yerinde olduğu gibi tabi ki Erzurum'da da tercih edilir. Erzurum'da düğünler genellikle sonbahar aylarında yapılır. Bunun da nedeni, düğün için yapılacak harcamalar nedeniyle hasadın beklenmesidir. Düğünlerde tabi ki olmazsa olmaz kültür yapımız olan altın takılar damat ve geline takılır. 



                                                             BAR

                  Benim gibi sizde bar ne dediyseniz ve aklınıza benim aklıma gelen geldiyse yok yok o değil. Bar Erzurum'da oynanan halk oyunlarına denilmektedir. Bar en başta ''birliktelik'' ifade eder. Kadın ve erkek barları olmak üzere iki ayrı bölümde oynanmaktadır. Erzurum barlarında oyun içindeki figürler, ağır başlılık ve mertliğin ifadesidir. Günümüzde açık alanda, sahnede ve çeşitli orta oyunlarında oynanan erkek barları şunlardır: Başbar, Dikine, Hoşbilezik, Sekme, Tamzara, Koçeri, Dellaybey, Turnabarı, Karabağ ve Hançer.





                              KIZ İSTEMEDE MENDİL DÜĞÜMLEME

                        Gelinlik çağına gelen genç kızlara çevrede dünürcü gelinir. Bu dünürcüler bir tane olabileceği gibi aynı anda birden fazla da olabilir. Kıza gelen dünürcülere kız babası düşüneceğini söyler. Kız babası kıza doğrudan doğruya kiminle evlenmek istediğini soramadığı için bir kadın tarafından kıza kaç tane taliplisi varsa o kadar aynı renkte mendil getirilir. Bu mendillerin kime ait olduğu da söylenir. Kızın kime gönlü varsa o kişiye ait mendili düğümler ve böylece kiminle evlenmek istediğini belirtir. Çok ilginç değil mi ya sizce de? baktığınız zaman gerçekten çok mantıklı... 

                                                           DOĞUM 

                      Doğum ve Sonraki Törenler: Doğum öncesi akraba ve komşulardan tecrübeli ve yaşlı kadınlar evde toplanır. Anne adayının yanından ayrılmazlar. Doğumu en tecrübeli kadın yaptırır ve ömür boyu çocuğun ebesi olarak kalır. Aslında neredeyse tüm bölgelerimizde 30-40 yıl öncesine kadar hastanelerin olmadığı veya ulaşılması güç durumlarda anne adayını bir kişi doğumunu gerçekleştirir ve o kişi bebeğin ömür boyu ebesi olarak kalır. 
                       Doğum gerçekleşince bebeğin göbeği kesilerek bağlanır. Zaman geçirmeden yıkanarak bir beze sıkı sıkı sarılır, yani kundaklanır. Doğumdan sonra ''Göbedelik'' töreni yapılır. Bu tören yapılırken maddi durumu iyi olanlar ziyafet verir, iyi olmayanlar ise lokum ve bisküvi dağıtırlar. Bebek doğduktan 3 gün sonra yakın komşularının ve akrabalarının toplandığı ev ortamında bebek bal karıştırılmış tuzla tuzlanır.( Büyüdüğünde teni kokmasın diye)  Bebeğin ilk çıkardığı dişi gören ilk kişi çocuğa hediye alır. Ve diş dricesi ( nohut,mısır, fasulye ve buğdayın haşlanmasıyla yapılan yiyecek) pişirilerek gelenlere ikram edilir. Gelmeyenlere ise gönderilir. Buradaki bu gelenek diğer yöremizdeki geleneklere göre farklıdır. Günümüzde ise gelişen teknoloji sayesinde bebeğin cinsiyeti, sağlıklı mı yoksa özürlü mü olduğu önceden belirlenebilmekte, hastanelerde hijyenik ortamda doğum yaptırılmaktadır. Erzurum'un gelenek ve göreneklerini birlikte öğrenmiş olduk şimdi ise bu yöremize ait ''Cağ Kebab''ı hakkında bilgi edineceğiz.

                                                    

                                                       CAĞ KEBABI







                    Malzemeler:

  • 1 adet kuzu budu,
  • 1 adet orta boy kuru soğan,
  • 1 çay bardağı kadar yoğurt,
  • Bir miktar lavaş ekmeği,
  • 4 adet orta boy domates,
  • 7 adet yeşil biber
  • 1 çay kaşığı tuz ve bir çay kaşığı karabiber

                   Yapılışı:

                      Özellikle hijyen kurallarına uyarak tezgahın üzerini temizlememiz gerekmektedir ve ellerimizi temizce yıkayalım. Daha sonra keskin bir bıçak yardımı ile dikkatli bir şekilde kuzu budundan yaprak şeklinde parçalar alalım. Bu parçaları parmak şeklinde almak yeterli olacaktır. Eğer çok kalın parçalar alırsanız bu parçaların pişmemesi gibi bir sorun ortaya çıkabilir. Bu aşamada Erzurum Cağ Kebabı yapılışında kullanacağımız sosu yapacağız. Bir kap içerisine soğanların tümünü ince ince kıyıyoruz ve daha sonra bu kap içerisine yoğurdun tümünü aktararak iyice karıştırıyoruz. Daha sonra bu karışımın içerisine tüm karabiber ve tuzu ekleyerek tekrar karıştırmaya devam ediyoruz. Malzemelerin tam olarak karıştığına dikkat ediyoruz. Bu malzemeler tam olarak karıştırıldıktan sonra daha önceden parmak kalınlığında kesmiş olduğumuz etleri yoğurt içerisine ekleyince ve tüm etlerin yoğurt ile temas etmesini sağlıyoruz. Bu aşama sonrasında bir gün boyunca etlerin dinlenmesini ve sos ile iç içe girmesini bekliyoruz.Bunun için malzemelerimizi dolapta muhafaza ederek etlerin ve yoğurdun  bozulmasını önleyebiliriz. 




                Artık etlerimiz sos haline getirilmiş yoğurt içerisinde bir gün bekleyerek farklı bir kıvam aldı. Şimdi etleri çıkararak Erzurum cağ kebabının en büyük özelliği olan şişlere takın ve yatık haldeyken ateşte çevirerek kızartın. İşte bu aşama mutfak içerisinde yapılamadığı için bunun için ateş yakabileceğiniz bir alan gerekir. Bunun için bu yemeği bahçede yapabilirsiniz. Bu şekilde çevirerek kızarttığınız etin yanmamasına özen gösterin ve iyice pişirmeye çalışın.



            Son olarak ise etler piştikten sonra bu etleri küçük parçalar halinde keserek tekrar cağ kebabına takarak ateşte pişirmeye devam edin. Bu arada kebap pişerken sizlerde diğer yandan domatesleri, yeşil biberleri tam olarak pişirin ve tabaklara servis yapın. Kebaplarda piştikten sonra Erzurum Cağ Kebabı hazırdır. Canım çekti keşke olsa da yesek kim bilir ne kadar lezzetlidir.😋 

                            AFİYET OLSUN... 😋😊

                   











                    


                                                       

              

                                         

                                         

                                                                        

                                       




5 Aralık 2016 Pazartesi

Edeler Diyarı

             Bugün sizlere memleketim olan Kahramanmaraş'ın gelenek ve göreneklerinden bahsedeceğim. Diğer yörelerimizle hemen hemen aynı özelliklere sahiptir, ama benim de "aaa ilk defa duydum" dediğim özellikler de mevcut. 😊

                            GÖRÜCÜ (KIZ GÖRME)

                        Genellikle evlenmeler görücü aracılığıyla olur. Aileler oğulları evlenme çağına gelince kız görmeye başlarlar. Aile bu işle uğraşmakta gecikince oğulları bu arzuyu bazı çeşitli hareketlerle hareketlerle ifade eder. benim ilk defa duyduğum kısımda tam olarak burası. Mesela; askerden gelmişse nüfus kağıdını, terhis tezkeresini anne-babasının görebileceği yere koyar. elbisesini suda ıslatıp yıkamadan asar. Bir fıkrada bunu anlatalım: 
                         Oğulları evlenme çağına gelmiş olan anne-baba maddi yetersizlikten dolayı evdeki eşeği ve yaşlı öküzü satıp oğlanı evlendirmeye karar verirler. konuşmaları kapı aralığından duyan genç sabırsızlıkla beklemeye başlar, fakat günler geçtiği halde ailesinde bir hareket göremeyince sabırsızlanan genç bir gün konuşma arasında "hani hiç eşek, öküz lafı etmiyorsunuz" der. Bu gelenek şimdi hiç yok, hatta ben daha ilk defa duyduğum için çok şaşırdım. Çünkü şimdi hiç erkekler de öyle evlenme isteği yok, abimlerden biliyorum hayatta evlenmek istemiyorlar. Kız görmek için pazartesi ve perşembe günleri uğurlu sayılır. Görücüler genellikle oğlanın babaannesi, teyzesi ve diğer yakın akrabaları bir pazartesi ve perşembe günü kız evine giderler. Görücülere kahveyi evin gelinlik kızı getirir ve kahveyi ikram ettikten sonra odanın kapısının yanında, uygun bir yerde elindeki kahve tepsisiyle bekler. Sizlerle şunu paylaşmak istiyorum; yaz tatiline gittiğimde ortalama yedi sekiz tane görücü gelmişti, ben artık utanma durumuna gelmiştim, annem "kızım okuyor" deyip durumu güzelce izah ediyordu. Neyse konumuza geri dönelim. Görücüler kızı beğenirlerse anne, babaya "menendimizi bulduk" der. Baba da kızı bir araştırır. Pazartesi ve perşembe günü görücüler tekrar kız evine giderler. Kızın annesi "hoş geldiniz", hangi rüzgar attı sizi buraya" der. Görücülerden en yaşlısı "hoş bulduk" der. Oğlanın annesi de "niçin geldik, sorsana" der. Kızın anası sorunca, "Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istemeye geldik" derler. Kızın annesi de "Allah yazdıysa bizim ne söylemeye hakkımız var" der. Görücüler giderken kız evi kesin cevap için üç gün izin ister. Görücüler de "peki ama üç gün sonra kızı almadan gitmeyeceğiz" der. Bundan sonra kız evi de oğlan hakkında soruşturmalarını yapar. Üç gün sonra kaynana birkaç kişiyle gelir, "rastgele" der içeri girerler. Hoşbeşten sonra kızı vermeyeceklerse "kızımız daha küçük" diye baştan savarlar. Vereceklerse, kız evi naz evi olduğundan birkaç hafta nazlanırlar. Bir top inci, yirmi yirmi beş tane tek ince bilezik, on on bir çift burma bilezik, bir gerdanlık istenir, yol parası verirler ve şerbet günü tayin edilir. Kız evinin isteklerini veremeyenler geri çevrilmek zorunda kalır. Aslında böyle bir şey neredeyse yok gibidir. Öyle zorlama benim tanıdığım ve akrabamız olanlar da yoktur. Yani anlayışlılık göz önündedir. Hiç o kadar takı istenildiğini görmedim.


😂😂😂

                                                            ŞERBET

                          Şerbet günü, bir pazartesi veya perşembe günüdür. Her iki ailenin tuttuğu kadınlar tarafından hısım ve akrabalar şerbete davet edilirler. Konuklara oğlan evi tarafından gönderilen meyve, tatlı ve çerezler ikram edilir. Yine oğlan evinin gönderdiği şeker şerbet yapılır. Şerbet dağıtılırken kaynana kıza yüzük takar ve hocalar dualar okur. Bu geleneği açıkçası ilk defa duydum ve böyle bir şey söz konusu değil.

                                                                      AĞIRLIK

                             Ağırlıktan kasıt her iki tarafında önceden kararlaştırılan eşyaları bölerek almasıdır. 

                                                                        KINA

                            Önceleri çarşamba günü öğleden sonra oğlanın evi, kız evine gider ve kaynanasının eli geline öptürüldükten sonra kaynana gelinin avucuna kına koyar. Burada kullanılan tahta kaşık oğlan evine gider. Herkes gittikten sonra gelin avucundaki kınayı evin duvarına çarpar. Bu davranışı gelinin o kına gibi tertemiz evi bırakmış olduğuna delalet eder. Şuan kına geceleri ev düğünüyse cumartesi olur ve akşamları gerçekleşmektedir. Kınayı duvara çarpma geleneğini de ilk defa duydum.





                                                    GELİN GETİRME

                         Yirmi beş sene öncesine kadar gelin at ile getirilirdi, bugün ise arabalarla götürülüyor. Araba da önemlidir. Konvoydaki araba sayısı ne kadar çok olursa düğün o kadar şerefli sayılır. Gelin arabasının önüne halktan ip geren olursa şoförün yanında oturan kayın peder avuç dolusu bozuk para fırlatır. Şuan gelin arabasının önünü köy düğünlerinde traktörle ve çalıyla bile keseni gördüğüm oldu. Gelin oğlan evinin kapısında kayın pederinin elini öper, kaynana gelinin ayağı önünde boş bir şişe kırar ve çocuklara para atar. Gelin merdivenden çıktıktan sonra kaynananın kolunun altından geçer. Kaynana geline bir nar verir, gelin bu narı duvara vurup parçalar. Abimin düğününde de annem bizlere yani abime, yengeme, ablama ve bana aynı kaşıktan bal yedirmişti. Bunun manası tahmin ettiğiniz gibi ağzımız bal gibi tatlı konuşsun diye. 

                                                           GELİN

                        Önceden perşembe günü gelinin eline ve ayağına kına yakılırdı. Şimdi ise cumartesi günü yakılıyor. Gelin güzelce süslenir ve bindallı yada abiye türü giysi giyer. Erkekler gazel söyler, halay çekerler. En büyük görev abdal davulcusuna düşer. Oyun oynayan ne kadar çoksa düğünün namı o kadar büyük olur. O gün herkese izzeti ikramla "velime" yemeği yedirilir. Velime yemeği çok kere lahmacun, patates sulusu, pirinç pilavı ve hoşaftır. Özel olarak Maraş çöreği de ikram edilir. Ama şimdi genellikle cacık, pirinç pilavı, sulu, çiğ köfte ikram edilmektedir.




                                                        DİNİ NİKAH

                         Çoğunlukla öğleden sonra kız ve oğlan vekilleri, şahitleri, imam efendi ve oğlan ile kızın babaları bulunur. Kızın vekilliğini kendisine nikah düşmeyen bir kişi üzerine alır. Vekillik alırken bu adam şahitlerin huzurunda geline üç defa "beni kabul ettiniz mi?" diye sorar, kız da "evet" der veya sükut ederse sükut ikrardandır deyip vekilliğini alır ve imam efendi nikahı kıyar. 

                                                          EL ÖPME

                    Damat, gelin ve yakın   akrabaları pazara rastlayan bir günde kız evine el öpmeye giderler. Damat kayın peder ve kaynanasının elini öper. İlerleyen vakitler de hoş sohbet edilir, gece sonlanır. Kahramanmaraş'ın bu güzel geleneklerinden sonra sizlere memleketimin yöresel yemeklerinden birisi olan '' Eli Böğründe''nin tarifini paylaşmak istiyorum.

                                                  ELİ BÖĞRÜNDE





                         Memleketim olan Kahramanmaraş'ın vazgeçilmez lezzetlerinden birisi olan eli böğründenin malzemelerini ve tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum. Öğrenci olduğum için bildiğiniz gibi öğrenci evlerinde nöbet sistemi vardır. Yemek nöbetçisi olduğum zamanlarda bir kaç kez yapmışlığım vardır. Ev arkadaşlarım beğenerek yemişlerdi, bilmiyorum belki de acemi şansıydı çünkü ilk defa yapıyordum 😊 Şimdi bu güzel lezzeti birlikte öğrenelim ve yapıp afiyetle yiyelim


             Malzemeler:

  •    1  kilo kuzu kuşbaşı
  •    4 adet domates
  •    10 adet sivri biber 
  •    300 gr arpacık soğan
  •    1 baş sarımsak
  •     2 yemek kaşığı zeytinyağı 
  •     Karabiber 
  •     Pul biber
  •     Kekik
  •     Tuz


           Hazırlanışı:
              
           Kuzu kuşbaşı etlerin üzerine pul biber, toz biber, karabiber, kekik ve tuz alıp zeytinyağı gezdirilir ve harmanlanıp geniş bir tepsinin kenarlarına yayılır. Yanına kabuğu ile ikiye bölünen domatesler, başları alınan sivri biberler ve bütün olarak arpacık soğanlar dizilir. Ara ara sarımsak bırakılır. Biz ekmek fırınına yapıp gönderiyoruz muhteşem bir lezzete bürünüyor ama evdeki fırında yapacağım derseniz 200 derecede pişirebilirsiniz. Ama size şunu kesinlikle ifade etmeliyim denemezseniz pişman olursunuz...


                                                     AFİYET OLSUN... 😋😋😋


                                        
                           
       
      

2 Aralık 2016 Cuma

Erciyes Üniversitesi 'nin Farkı

          Yaşadığımız bu güzel toprakların dünden bugüne bize katmış olduğu gelenek ve göreneklerimiz çevresinde ailemizin de bize katkı yapmasıyla kişiliğimiz şekillendi. Buna nazaran aileden sonra da yaşımız ilerledikçe toplum içerisine karıştık ki bu faktörün kişiliğimizi şekillendirmesi yadsınamayacak derecede çok. Bir kişi çocukken hayal kurar büyüyünce ne olacağım, hangi okula gideceğim, nasıl hayatım olacak şeklinde... Bu hayallerden birisi de üniversite hayalidir kuşkusuz sizlerde kuruyorsunuz, eğer üniversiteye geçmediyseniz ya da ikinci bir üniversite okumak istiyorsunuzdur işte böyle bir tercihiniz olacak kesinlikle Erciyes Üniversitesine gelmelisiniz....


    

                   Neden diye sorduğunuzu duyar gibiyim 😉 Çünkü ben Erciyes Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümüne Gümüşhane Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünden geldim, evet Gümüşhane çok tatlı bir minik bir şehrimiz seviyordum da ama memleketime çok uzak olduğu için geçiş yapmaya karar verdim. Geçiş yapmakta çok kararsızdım aslında nasıl bir okul, eğitim şartları nasıl gibi sorular kafamda dönüp dolaşıyordu araştırdım, hiçbir olumsuz yorumla karşılaşmadım tamam dedim yapacağım. Bir yandan oradan ayrılmak zor oldu, sonuçta arkadaşlarınız ve sevdiklerinizden ayrılıyorsunuz. Kayseri'ye tercih başvurusunu yapmaya gelmiştim gerçekten size samimiyetle ifade etmek isterim ki içim anında ısındı çok seveceğimi o an anlamıştım, ikinci sınıftan itibaren Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesin'de okumak benim için gurur verici. Okul yapısı, Kayserili insanlarının o davranışları, hoşgörülü yapıları beni çekti. Pişman olacağım diye çok korkuyordum ama hiçbir pişmanlık yaşamadım çok şükür. Yıllar hızlıca geçip gidiyor okul hayatımın da bitmesine çok az kaldı.Bugüne kadar pek çok şey yaşadım, ama bu demek olmuyor ki Kayseri'den dolayı şanssızlık varsa zaten o siz nereye giderseniz gidin sizi bulur.









 Ama size şunu söyleyebilirim ki kesinlikle Erciyes Üniversitesi'nde  okumalısınız, bu yörenin insanlarının şefkat dolu duygularının farkına varacaksınız. Ama bir insan karamsarsa o kişi nereye giderse gitsin yinede işi kötü gider. Sizlere bir anımdan bahsetmek istiyorum; bir gün arkadaşımla okuldan çıktık Ersem (yani yabancı uyruklu kişilerin eğitim gördükleri yer) 'in önünden geçerken siyahı erkek kardeşler birbirleriyle konuşuyorlardı ''Talas'', ''Cumhuriyet Meydanı'' gibi Kayseri ile ilgili konuştuklarını işittik ve arkadaşımla hoşumuza gitti gülümsedik 😊 Sonra ilerlemeye devam ederken arkadaş arkasını döndü ve siyahi arkadaşın birisi ''iyi akşamlar'' dedi. Ama onun yüzündeki o saflık temizlik kimsede yok sanırım, hiçbir menfaat gibi aklınıza gelebilecek hiçbir kötülük yok. Velhasıl kelam eğer okuyacaksanız ya da tercih  yapacaksanız Erciyes Üniversitesi'ne sizleri buraya bekliyoruz, mutlu bir üniversite yaşamı Erciyes Üniversitesinde olur.