![]() |
KAYSERİ-MEYDAN |
Bugünkü blog yazımda sizlere İç Anadolu bölgemizde yer alan Kayseri'nin gelenek ve göreneklerinden bahsedeceğim. Evlenme geleneği yine diğer bölgemizin geleneklerine benzemektedir. Bunu sizler de göreceksiniz. Evlenme çağına genç erkeğin ebeveyni aralarında anlaşıp, oğullarını evlendirmeye karar verirler. Tabi ki yine evlenebilmesi için erkeğin askerliğini yapmış olması ilk şarttır. Çünkü askere gidipte dönmemek var . Şimdi bile askerliğini yapmış olanlar daha kolay kız bulabilmekte ve evlenme işleri kolaylaşmaktadır. Kızı olan aile, kızlarının ayrılmaması için damat adayının okulunu bitirmiş ve daimi bir işe sahip olmasını isterler. Bu şartları sağlayamayan ve evlenmek isteyen gençler, tabi ki ailelerine olgun ve ağırbaşlı görünmek istemelerine rağmen, yine de bu dileklerini ebeveynlerine duygusal yüke dayanamayarak ima ederler. Hatta,'' Başımı alıp gideceğim'', ''Bıktım bu yalnızlıktan'' gibi...
30-40 sene öncesine kadar Kayseri'de uzun avlulu genellikle tek katlı evlerde otururlardı. Evlenebilecek yaşta kızı olan her kız evi, sabah erkenden kapı önünü süpürür ve kaldırımları yıkardı. Bu belirtiyle o evde kız olduğu anlaşılırdı, şimdi ise bu gelenek apartman sistemi geldiği için kalmadı. Düşünsenize eskilerimiz ne kadar da çalışkanlar, yani şimdi ki yaşantı tarzımıza baktığımız zaman; yeni gelin olan kadın öğle vakitlerine kadar uyuyor bilhassa kendi yengemden biliyorum çünkü ona buradan selamlar 😂😂 Artık kadınlar eskisi kadar dışarıya ve erkeklere karşı açık değiller. Tabi ki olması gerektiği gibi kız evi görücülere iyi ve temiz görünmeye çalışır. Oğlan evi görücüleri sabahın sekizinden itibaren dünür gezmeye başlarlar. Önünü temiz buldukları kapıyı çalarlar, kapıyı kızın anası açar. Hiçbir şey sormadan misafirleri buyur eder, bazı bölgelerimizde görücüyü kapıdan içeri bile almıyorlar çok büyük bir hakarettir bana göre. Sanki kızı hemen alıp götürecekler. Neyse ya da görücüler ''misafir alır mısınız'' diye sorarlar, görüler döşenmiş temiz odaya alınır. Sonra görücülerin en büyüğü ''hanım kızımızı görelim'' der. Kız gelir misafirlerin ellerini öper ve geri dışarı çıkar. En yaşlı misafir su ister, su ağır ağır içilirken bir kenarda kızımız süzülür tabi ki gözler yerde... 😁 Eğer kız beğenilmezse ya da kararsız kalınmışsa başka kızların evleri tarif edilir ve diğer kızlara bakılır.
![]() |
TALAS'TA TEK KATLI EVLER |
En sonunda bir kız beğenilir, beğenilen kızı diğer yakın akrabalar da görmeye giderler. Maşallah tüm sülale sanki kızla evlenecek tövbe... 😂 Tabi ki olmazsa olmaz ve olması da gereken bir gelenektir; kız hakkında ''namus,izzet'' araştırması yapılır. Benim kanaatim olması da gerekli çünkü bir yeni yuva kurulacak ve sağlam olması gerekiyor. Ama bunun yanında kızın ''ırsi hastalığı olup olmaması ve maddi durumu'' araştırılır, ama bana göre mali özellik o kadar da önemli değil çünkü baktığımız zaman evi geçindirecek olan erkektir (tabi ki 30-40 sene öncesi) Kızın çok yakınları da aynı şekilde damat adayını araştırmaya başlarlar. Yine aynı şekilde namus, mali durum ve ırsi hastalık gelir. Her iki tarafında mali durumlarının aynı ve eşit durumda olmasına dikkat edilir. Her şey mükemmel olsa bile bir taraf ne fazla zengin ne de fazla fakir olursa verme aşaması gerçekleşmez.
SÖZ KESMEK VE KAHVE ALMAK
İşin belki de en heyecanlı bölümü olsa gerek. Oğlan tarafının yakınları, kızın babasının iş yerine giderler, eğer müsait değilse de akşam evine giderler. Kızın babası misafirlere bir şeyler ikram etmek ister,misafirlere başka şeyler ikram etmek ister ama misafirler illa kahve isterler, ikram misafirlere yapıldıktan sonra kız babasından kahveyi almadan, yani kahveyi içmeden gitmezler. Bunu ilk defa duydum belki de başka yerde yoktur, çok şaşırdım gerçekten... Sonra söz büyük aile bireylerinden birisinin yüzükleri takmasıyla sona erer...


NİŞAN
Nişan genelde olduğu gibi kız evinde olur. Ama günümüzde bu gelenek yok olma derecesine gelmiştir. Yine takı veya para takacak olan misafirler bir orta yerde toplanırlar, İlk olarak kaynananın hediyesi takılır. Gelinin yanında bir evli yakın olur, bu kadın takılan takıları kendisi alır ve takar. Paraları da kendisi alıp elinde ki keseye koyar. Sonra gelin, gelenlerin ellerinden tekrar öperek defile yaparak gider 😊 Önceleri hediye olarak geline yani kız evine altın takmak yerine halı hediye edilirmiş. Düğün vakti yine diğer yörelerimizde olduğu gibi nişan zamanı hemen belirlenir. Daha bir çok gelenek var ama belki de sayfalar dolusu tabi ki o da şu an mümkün değil... 😒
KALIN DUASI
Düğün haftasının ikinci günü, yani pazartesi günü sabah erkenden oğlan evinin en yakın yaşlı ve genç erkek akrabalarıyla, o güne kadar ki törenlere katılamamış dost ve yakınları oğlan evinde toplanır. Misafirler oğlan evine ''kalınınız mübarek olsun'' demeye gelirler. Bu geleneğe bir türlü aklım ermedi ama, galiba hani gelin mevlüdü oluyor ya onun gibi bir şeydir.
GELİN HAMAMI
Düğünlerden önce belki de olmazsa olmaz geleneklerimiz arasında en önemlisidir. Hamama salı günü gidilir. Gelin hamamı, oğlan evinin verdiği yemeğe karşılık olsun düşüncesiyle kız evi tarafından yapılır. Böyle de bir gururu ilk defa duydum doğrusu, ama düşünürsek gerçekten de ayıp olurdu yapmasalardı...Daha önceden kız evi iki taraf akrabalarına sabun gönderir. Yalnız güzel düşündükleri kısma bakar mısınız, sabunun üzerine hamamın ismini yazdırmışlar😍 ki bu sabun hamama girmeden önce bilet yerine geçiyormuş. O gece hep birlikte güzelce eğlenirler ve hamam kiralamıştır, başka müşteri alınmaz. Diğer geleneklere nazaran ''erkek kınası'' vardır.
ERKEK KINASI
Erkek kınasında, gelin kınası gibi çalgılı oynamalı değildir. Hiçbir şey yapılmaz sadece sohbet edilir, oyun oynanır ve kına yakılarak gece sonlanır. İslam dinince yasak ve haram olduğu için içkili ve dansözlü düğün yapmazlar. Sizlerinde şaşkınlıkla hayretlere düşeceğiniz bir gelenek; yeni gelenlere hemen sigara tutulup, su ikram edilmesi bana çok değişik geldi. Yani o düğüne davetli olmayıp, yabancı kişi sırf sigara bedava diye düğünün içine sızmaz mı ya aklıma ilk gelen bu oldu 😂 Sonra sağdıç damadın sağına oturur, bir nişanlı gençte soluna. Evli bir erkek önce damadın sağ ''el ayası'' na ( yani bilekle parmak arası vurulur ve kurdeleler bağlanır, oyunlar oynanır gece sonlanır.
GELİN GETİRMEK
30-35 yıl öncesine kadar gelin kız arkadaşlarıyla çarşamba gecesi beraber bir odada yatar. Perşembe sabahı kahvaltıda katmer yapıp pastırma ile yerler. Oğlan evindeyse; damat evli sağdıcı ve bir kaç arkadaşlarıyla hamama gider, tabi ki ücreti damat öder. Hamamdan çıkınca eve giderler. Evde bir beraber damadı ve arkadaşlarını tıraş eder. Berbere para yerine havlu verilir, kız evinin göndermiş olduğu takım elbise damada giydirilir. Takım elbise bir çevrenin içinde gelmiştir. ''Çevre'' bir nevi bohçadır.Burası çok ilginçtir; elbiseyi damada bekar, anne ve babası hayatta olan bir arkadaşı giydirir. Mükafat olarak da bahsedilen çevreyi alır.
Tekrar kız evine dönelim; kız, öğleye doğru gelinliğini giyer arada kadınlar çalgıcı tarafından eğlendirilir. Öğleden sonra saat iki gibi daha çok kadınlardan oluşan ev kafilesi gelin kızı almaya gelir. Vedalaşma vakti gelip çatmıştır, gelin annesi, babası ve kardeşleriyle vedalaşır. Baba bakirelik belirtisi olan,'' bekaret kemeri''ni takar. Kız ağlar, ağlamaması ayıp sayılır.
ŞEBİT( KAYSERİ YAĞLAMASI)
Kayseri'ye geldikten sonra tanıştığım ve sevdiğim Kayserili arkadaşım tanıştığımızda birkaç arkadaşla birlikte bizi yemeğe evlerine çağırdıklarında bu muhteşem lezzetle tanıştım. Tamam dedim benim sevdiğim lezzet bu, hem damak tadıma yakın hem de lezzetli... O salçalı sosu beni benden alıyor resmen 😋 Neyse kendimizi kaybetmeden tarifi için malzemelerine göz atalım...
Tarifi İçin Malzemeler
Hamuru İçin:
- 4 su bardağı un
- Kuru maya ( 10 gr)
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı şeker
- 2 su bardağı ılık su
Kıymalı Harcı İçin:
- 300 gr kıyma
- 4 adet soğan
- 3 adet yeşil biber
- 4 adet domates
- 1 yemek kaşığı biber salçası
- Yarım çay bardağı sıvı yağ
- 2 yemek kaşığı tereyağı
- Tuz
- Karabiber
- Pul biber
- 1 su bardağı sıcak su
Üzeri İçin:
- 1 kase yoğurt ( koyu yerinden)
- 1 diş sarımsak
- Tuz
TARİFİN YAPILIŞI
Başta da söylemiş olduğum gibi muhteşem bir lezzet... Öncelikle hamurumuzu yoğuralım. Unu, yoğurma kabına alalım. Ortasına tuz, şeker, mayayı katıp ılık suyu yavaş yavaş ekleyerek hamuru yoğuralım. Bu hamuru elde edebilmek için uzunca bir süre yoğurup, suyu dikkatlice, az az ekleyelim. Hamur kıvama gelince üzerini örtüp mayalanması için bırakıyoruz. Hamur mayalanırken soğanları, biberi minik minik doğruyoruz. Domatesleri rendeliyoruz. Kıymayı tavaya katıp, yağ eklemeden altını yakıyoruz, suyunu alıp tekrar çekince yağının ekliyoruz. Sonra soğanları ekleyip iyice kavuruyoruz. Kavrulan soğanlara biber salçasını ekleyip bir iki kez karıştırdıktan sonra biber ve rendelenen domatesleri ekleyip beş dakika piştikten sonra 1 su bardağı sıcak suyu ekleyip tuzunu, karabiberini, pul biberini ekleyip kapağını kapatıyoruz. Özleşip koyulaşmasını bekliyoruz... ( 15 dk kadar) mayası gelen hamuru 20 eşit bezeye bölüyoruz. Her birini pasta tabağından biraz büyük açıyoruz, teflon tavayı ocağa koyup altını yakıyoruz iyice ısınması lazım açtığımız hamurları tek tek kurutmadan pişiriyoruz, pişen hamurları sofra bezine sarıyoruz. Ağzı kapalı bir kapta muhafaza edelim, kurumasın diye. Pişirme işlemi bittikten sonra beşerli grup yapıyoruz geniş yayvan bir tabağa en alta yufka sonra üzerine kıymalı sos yufka şeklinde diziyoruz. Sonra dört parçayı bölüyoruz, üzerine de hazırladığımız sarımsaklı yoğurttan gezdiriyoruz... Sıcak sıcak...
EmoticonEmoticon