19 Ekim 2016 Çarşamba

Karadeniz Gelenekleri


             Önceki yazımda kültür ve geleneklerimizin nereden geldiğinden, Karadeniz'in belki de bana göre tabi ki 😊Trabzon'un o çalışkan kadınlarından, Analarımızın fedakarlıkla bu hayatı nasıl sürdürdüklerinden ama o yüzlerinde
ki sıcak gülümseyişi asla bırakmadıklarından ve asla isyana dil uzatmamalarından, Trabzon kahvaltılarında vazgeçilemeyen bir lezzet olan kuymak (mıhlama) tan sizlere bahsetmeye çalıştım. Bugün ise bu samimi memleketimizin yaşantılarında adet haline getirdikleri, yaşam tarzları olmuş olgulardan sizlere bahsedeceğim, birlikte eğleneceğimize eminim şimdiden iyi gülümsemeler...

         TRABZON'UN GELENEKLERİ(YAYLAYA ÇIKMA)

           Bildiğimiz gibi Trabzon insanımız çalışkanlığıyla ünlüdür, başta da söylediğimiz gibi yazları ortalama mayıs ayının ortasından itibaren her köy ve köyler yakınlığına göre tespit edilen günlerde kalabalık gruplar halinde insanlar yaylalara çıkarlar. ''Mezere'' denilen yerlerde yaylası uzak olan grup orada çayır ve otlakta bulunur hayvanların yayılması için yayladan dönüşte mezereler de bir süre kalınır ve köye inilir.İnsan için sanki bir terapi değil mi sizce de? Ben kendim için düşünürsem rahatlayıp, günlük yaşam sıkıntılarımı atmak için bir haftalıkta olsa güzel bir ara olabilir. Şehrin bunaltıcı havası, koşuşturmaca derken artık insan kendini unutmaya başlıyor. Onun için Karadeniz'in benim için tabi ki Trabzon'un o tertemiz havasında yaylalara çıkan insanlara eşlik ederek güzel tecrübe edebiliriz. Şimdi olduğu gibi önceleri insanlar gidecekleri yere kolaylıkla ulaşamazlar, zorluk çekerlermiş, uzak olan yaylalara bile yaya olarak gidilirmiş. Yaylası uzak olanlar zamanında ulaşmak için bir kaç gün önce, yaylası yakın olanlar ise yaylaya çıkış günü erkenden yola çıkar ve öğle vakti yaylada olurlardı. Kadınlar,erkekler düğün- tören giysilerini giyer sığırlar buzağılar, purunçalar ve nazarlıklarla süslenir, boyunlarına çırnak ve kelek denilen çanlar takılır,neşe içinde yol alınırdı.Yaylaya girince sığırlar ve koyunlar ''Yurt'' denilen otlaklara salınır,sonra da kemençe eşliğinde türküler söylenir ve horon oynanır. Ne kadar neşeli bir atmosfer ya zaten Trabzonlu demek yerinde duramayan demek onların enerjisi size de geçer ister istemez, bilhassa o horonu hızlı hızlı oynamaları çok güzel insana hala dünyanın yaşanabilir bir yer olduğunu ve her şeye rağmen mutlu olunabileceğini gösteriyor. Yurt gününden önce yaylalara girmek yasaktır. Yayla bekçileri yaylaları bekler ve herkesin otlaklardan yurt gününden itibaren yararlanmasını sağlarlardı. Şimdi bir yayladan dönen koyun sürüsünü izleyelim, ben izledim ama arka arkası kesilmedi bitti dedim meğer bitmemiş çok güzel bir manzara Maşallah demeyi unutmayalım 😊   



                                  TRABZON'DA DÜĞÜN 

               Hemen hemen her bölgemizde olduğu gibi Trabzon'da da gençler çoğu zaman birbirini ya düğünde, ya yaylada, ya bir şenlikte, ya çarşı pazarda ya da dere kenarında görür ve ''gönlüne düşürür''. Aileler devreye girerek bilhassa yengeler olmazsa olmaz görücü olur. Kız da, oğlan da beğenilme- tanışma aşamasında birbirini tanımaya çalışır. Tabi ki her zaman son söz aile büyüklerine aittir. Kararı aile meclisi toplanarak verir, sanki anayasa çıkacak tövbe yarabbim ya 😃 Ama ailenin ''rıza''sı kimi zaman tam değildir. Karar olumsuz olursa, birbirlerini seviyorsa gençler, ortaya zamanımızda halen geçerli olan ''kız kaçırma''  olayı çıkar. Seven her halükarda sevdiğine kavuşmuş oluyor. Cuma günü, kızın çeyizi oğlan evine götürülerek yerleştirilir. Komşular düğüne davet edilir. Cumartesi gününün gecesi kız evinde yapılan ve sabaha yakın sona eren şenlik hepimizin bildiği gibi ''kına gecesi''dir. Eskiden kına gecesi çarşamba günü akşamı yapılır, perşembe günü düğün olur, cuma günü de ''Cumalık'' yapılırmış. Kına gecesi, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Çeşitli çalgılar çalınmak ve oyunlar oynamak suretiyle eğlenilir ve kız ağlatılır. Gelini ağlatmak için kızlar maniler, türküler ve ilahiler söylerler. Bana gelinin ağlatılması çok saçma geliyor kim buldu acaba merak ediyorum niye ağlatıyorsunuz kızı zaten baba evinden ayrılmak büyük bir acı olay olsa gerek güldürmek moralini düzeltmek yerine ağlatmak saçma. Neyse böyle gelmiş böyle gider yapacak bir şey yok.



          Düğün günü ( Perşembe veya Pazar) erkek tarafı artık kalabalık bir grup öğleye doğru, tabanca- tüfek ata ata, yaya ve atlı olarak gelin evine gidilir. Tabi ki hemen gelini alıp dönmek isterler. Ancak kız tarafı misafirlere yemek ikram ederler. Yemekten sonra artık ayrılık vakti yaklaşır, kızın bir erkek kardeşi, o da yoksa dayısı, erkek tarafından bahşiş alınarak kuşak bağlandıktan sonra gelin ata bindirilir. Yine aynı şekilde silah atıla atıla erkek evine doğru yol alınır. Eve varıldığı zaman gelin attan inmeden hoca tarafından dualar edildikten sonra, evin içine alınır. Daha sonra erkekler ve kadınlar ayrı ayrı yerlerde düğünü devam ettirirler. Düğün şenliklerinde horon tepmek olmazsa olmaz vazgeçilmez bir adettir. Akşam olunca gelin ve güvey yan yana durdurularak her ikisine de şerbet ikram edilir. Daha sonra köyün hocası getirilerek dini nikahları kıyılır. Gelin evinden en son kızın çok yakını olan iki kadın ayrılınca düğün bitmiş olur. Ertesi gün cumalık yapılır. Kadınlar çeşitli oyunlar oynarlar ve geline hediye verirler. Düğünden bir hafta sonra ise, erkek tarafı kız evine ''yedi''ye gider.Yani gelinin ailesi ziyaret edilip el öpülür. Damat büyüklerin elini öptükten sonra, sini ve sofraya davet edilir. Sofrada önüne, üstü kapalı üç tabak koyulur, birinde yumurta, birinde sütlaç ve diğerinde de su vardır. Damattan yumurtayı bulması beklenir. Adete bakar mısınız, kızı zor zekat almış ama hala oyuna maruz kalıyor 😃. Gece geç saate kadar kızın babasının evinde kalını, güzelce ağırlandıktan sonra geriye dönülür. Günümüzde bu adetlerin büyük bir kısmı''salon düğünleri'' nedeniyle yaşatılmaz olmakla bitlikte,köylerde geleneksel düğün törenlerine halen rastlamaktayız. Şimdiki düğünlerde o kadar tat yok gerçekten baktığımız zaman bir samimiyet- içtenlik hissedemiyorsunuz zaten salon düğünü olduğu zaman ortalama beş saat gibi bir zaman zarfına o kadar mutluluğu sığdırmak zorunda kalıyorsunuz ki bu sanki geri sayım başlamış hemen her şeyin gerçekleşmesi zorunluluğunu veriyor insana ve ne olduğu anlaşılmadan düğün bitiyor..   


                                   KALANDAR GECESİ

           Trabzon'da yılın ilk ayı kalandar adıyla anılır. Bu ayın ilk gecesinde değişik eğlencelerle insanlar eğlenir. Rumi takvim Milat takvimini 13 gün arkadan izlediği için 12 Ocak gününü 13 Ocak gününe bağlayan geceye ''kalandar gecesi''  denilir. Kalandar gecesi tüm evlerde lahana sarması, mısır ve patates haşlaması, kabak dilimi, fındık, ceviz, elma, armut, ayva gibi özel yemekler ve çerezler hazırlanır. Olaya bakar mısınız bildiğimiz kadınlar günü gibi oluyormuş hem mide hem de gönüller bayram ediyor. Ailenin hepsi bu yiyeceklerle hazırlanan kalander sofrası başında oturarak kendi aralarında bir şölen havası yaşıyorlar. ''Çanta atmak''  Kalandar gecesinin en yaygın eğlencesidir. Çanta atmak genç erkeklerin işidir. Bazen genç kızlarında erkek giysileri giyerek çanta atmaya çıktıkları görülür. Atılacak çantanın açık ucuna önceden uzunca bir ip bağlanır. Bu ip çantanın çantanın uzak bir yere atılıp geri çekilmesini sağlar. Çantanın içine çeşitli yemişler ve atılacağı eve göre özel armağanlar konulur, ama armağanların bazılarını duyunca eminim sizde benim gibi şok geçireceksiniz. Neyse, çanta atma sırasında tanınmamak için değişik kıyafetlere girilir. Karanlık basar basmaz kimseye görünmeden belirlenen evlerin kapıları çalınır. Çanta atanın kim olduğunu öğrenmek için evden gelen seslenişlere ses değişikliği yapılarak yanıt verilir:

                                                  
                                                           ''Ne olursa olsun alırız
                                                            İşte gelduk kapiniza
                                                            Selam verduk yapiniza
                                                            Selamumi almasanuz 
                                                            Daha gelmem kapiniza''



      Ya da oyunda kara koncolos yerine deve kullanılıyorsa istekler biraz abartılırdı
                                                      Örneğin;
                                                      Galandariya Farfariya
                                                      Get kilara Hel gapiya
                                                      Ver deviye
                                                      Pestilden,tutdan
                                                      Almadan, armuttan
                                                      Şekerden,çaydan
                                                      Külekteki yağdan
                                                      Bulğurdan, yarmadan 
                                                      Ğavurmadan, ğıymadan
                                                      Dahasını saymadan
                                                      Ver babam, ağam, bacım,Nenem Ver!
      Gümüşhane tekerlemesi söylenir, ev sahibinin torbayı doldurması beklenirdi. Kapı aralanır aralanmaz önceden hazırlanan çanta hızla içeri fırlatılır, bu olaya ''çanta atma'' denilir. Evdekiler, çantanın içindeki çerezleri alarak yerine daha değişik yiyecekler koyarlar. Kapıda bekleyenler, çantanın ipini çekerek oradan uzaklaşırlar.Çanta atma sırasında ilginç olaylarla da karşılaşılır. Muziplikten hoşlanan bazı kişiler, evlerine atılan çantalara yemiş yerine kedi yavrusu, kirpi, fare, sümüklü böcek, kafatası gibi  şeyler ya da acı bibere, tuza bulanmış yiyecekler koyarak çanta atanlara eğlenceli oyunlar oynarlar. Ya her şeye tamam da o kafatası nedir, nereden bulursunuz Trabzonlu kardeşlerim gerçekten çok eğlenceli ve maceraperest kişiliğe sahipsiniz 😊
     Çanta atma geleneği, nişanlılar arasında armağan alışverişini de sağlar. Nişanlı delikanlılar, nişanlısının evine attıkları çantalara ayrıca özel armağanlar koyarlar. Atılan çanta, nişanlı kızın armağanlarıyla doldurularak geri verilir. Kalandar günü ve gecesiyle ilgili başka gelenekler, görenekler ve inanışlar oldukça çoktur, bunlardan bazıları şunlardır:


  •  Gelinlik kızı olan evlere atılan çantalara kimi annelerin önceden hazırladıkları tuzlu çörekler koyduğu söylenir. Çöreği yiyen delikanlıların o gece evin kızını rüyalarında göreceklerine ve ona tutulacaklarına inanılır.
  • Kalandar ayının ilk günü eve ilk girenin, uğurluluğu bilinen birisi olması ve evin büyüğünden izin alarak içeri girmesi gerekir. Bunu düşünmeden eve girenler ya kapıdan geri çevrilir ya da uğursuzluğunu gidermek için ayaklarına kül ekilir. Kül çok değişik bir yöntem değil mi sizce de bana batıl geldi.
  • Kalandar sabahı kimseye sezdirmeden denize ve sığırlara bakılırsa deniz şans, sığır uğur getirir.
  • Kalandar sabahı birine para verenin o yıl evine bereketsizlik girer,birinden para almak ise bolluk getirir. Tam tersi olması gerekirken tersinin de tersi olmuş sanki. 😂
  • Kalandar ayının ilk suyu, o evde uğurluluğu bilinen birine taşıtılır.
  • Kalandar ayının ilk 12 gününde havaların durumu günün gününe izlenir. Her günün hava durumu sıra ile o yılın aylarına karşılık tutulur. Belirli ayların yerini tutan günlerde hava durumu nasılsa  günün karşılığı olan ayda da havaların öyle geçeceğine inanılır.
  • Kalandar günü eve ilk giren kimse geveze ise o evin tavukları çok yumurtlar. Demek ki tavuk o geveze kişinin huyunu alıyor, her evde olmazsa olmaz zaten...

                                          ŞENLİKLER

                   Genellikle bildiğimiz gibi o yeşillik ormanların arasında yeşille kardeş olarak yapılır. İnsanlar zaten ne zaman hangi yaylada yapılacağına dair ellerinde takvimleri olunca hazırlıklarını yapıp, kalabalık gruplar halinde şenliğin yapılacağı yaylaya doğru çıkarlar. Karadeniz'in tabi ki vazgeçilmez parçası olan horonla insanlar eğlencenin doruğunu yaşarlar. Şenlikler yapıldığı gün ziyafet günü gibi geçer şenlik alanlarında piknikler yapılır, muhabbet ortamları oluşur. Karadenizli olmak bana göre ayrıcalıktır, çünkü insanlar istedikleri gibi hayatlarını sürdürüyorlar...
  

                                                        ALLAH'A EMANET OLUN...

                                           






                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               


EmoticonEmoticon

:)
:(
hihi
:-)
:D
=D
:-d
;(
;-(
@-)
:o
:>)
(o)
:p
:-?
(p)
:-s
8-)
:-t
:-b
b-(
(y)
x-)
(h)